UNCITRAL (Birleşmiş Milletler Uluslararası Ticaret Hukuku Komisyonu) tarafından hazırlanmış ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca 2019 Aralık ayında kabul edilmiş olan ARABULUCULUK SONUCUNDA YAPILAN ULUSLARARASI SULH ANLAŞMALARI HAKKINDA BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SÖZLEŞMESİ (kısaca SİNGAPUR ARABULUCULUK SÖZLEŞMESİ) şu ana kadar toplam 46 devlet tarafından imzalanmış olup Türkiye de bu ülkeler arasında yer almaktadır. Sözleşme 14. maddesi gereği 3 üye devletin ilgili Singapur Sözleşmesini onaylama süreci sonrasında 6 ay içinde yürürlüğe gireceğinden sözleşmeyi onaylayan 3.ülke olan Katar’ın 12 Mart 2020 tarihinden 6 ay sonra 12 Eylül tarihinde yürürlüğe girecektir.
Türkiye, Singapur Sözleşmesi’ni imzalayan taraf devletler arasında yer alsa da, Singapur Sözleşmesi’nin Türkiye açısından bağlayıcı olabilmesi için TBMM tarafından onaylanma sürecinin tamamlanması gerekmektedir.
Sözleşme, 1958 tarihli Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizine Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nden (kısaca New York Sözleşmesi) farklı olarak bu sefer arabuluculuk sonucunda elde edilen sulh anlaşmalarının sınır ötesi icrasına yönelik hükümler öngörmektedir.
Arabuluculuk, tahkim ve devlet yargılamasının yanında daha az masraflı ve pratik olmakla birlikte tarafların istek ve önerilerinin daha ön planda olduğu bir çözüm yöntemidir. Singapur Sözleşmesi’nin ön sözünde de arabulucluğun uyuşmazlık çözümünde kullanılmasının artışı ve arabuluculuk yoluna başvurunun faydaları şu şekilde belirtilmiştir:
“Uluslararası ticaret açısından arabuluculuğun değerini, uyuşmazlığı olan tarafların, uyuşmazlığı dostane bir şekilde çözme çabalarında kendilerine yardımcı olması için üçüncü kişi veya kişileri talep ettiği ticari uyuşmazlıkların çözümünde bir yöntem olarak kabul ederek, Uluslararası ve yerel ticari uygulamalarda arabuluculuğun giderek artan bir şekilde hukuk davalarına alternatif olarak kullanıldığını kaydederek, Arabuluculuk kullanımının, bir uyuşmazlığın ticari bir ilişkinin sona ermesine yol açtığı durumları azaltması, uluslararası işlemlerin ticari taraflarca idare edilmesini kolaylaştırması ve Devletlerin adalet yönetiminde tasarruf sağlaması gibi önemli faydalar sağladığını dikkate alarak, Farklı yasal, sosyal ve ekonomik sistemlere sahip Devletler için kabul edilebilir uluslararası arabuluculuk uzlaşma anlaşmaları için bir çerçeve oluşturulmasının uyumlu uluslararası ekonomik ilişkilerin gelişmesine katkı sağlayabileceğine inanarak aşağıdaki hususlarda anlaşmaya varmıştır.”
Bütün bu avantajlarının yanında, arabuluculuk sonucunda ulaşılan sulh anlaşmasına taraflardan birinin uymaması veya yükümlülüğünü yerine getirmemesi durumunda; devletler arasında kararlaştırılmış yeknesak bir icra yolu bulunmaması arabuluculuğun uluslararası bir uyuşmazlık çözümü yöntemi olarak kullanılmasını güçleştirmektedir. Bahsi geçen sulh anlaşması bir yerel mahkeme veya hakem heyetince hüküm haline getirilmemiş ise; bu sulh anlaşmasını icraya koymak isteyen tarafın yerel mahkemede bir dava açması, akabinde bu kararı karşı tarafın yerel mahkemesinde tenfiz ettirmesi gereklidir. Bütün bu işlemler arabuluculuğun sağlamış olduğu çabukluk, ucuzluk, esneklik gibi avantajlara gölge düşürmekte olduğundan uluslararası uyuşmazlıklarda arabuluculuğun tercih edilme oranını azaltmaktadır.
Bu noktada Singapur Arabuluculuk Sözleşmesi, ön sözünde belirtildiği üzere, kararlaştırılan hükümleriyle tarafların ulaştıkları sulh anlaşmasını icra etmeme ihtimalini önemli ölçüde azaltarak arabuluculuğu uluslararası ticari uyuşmazlıklar konusunda mahkeme yargılaması ve tahkimin karşısında ciddi bir alternatif konumuna getirmeyi amaçlamaktadır.
Sözleşmenin içeriğine gelecek olursak, Bu Sözleşme, arabuluculuktan kaynaklanan ve taraflarca, ticari bir uyuşmazlığı çözmek için (“uzlaşma anlaşması”) yazılı olarak yapılan bir anlaşmaya uygulanır. Bu noktada Sözleşmenin kapsamına aile, miras veya iş hukukuna bağlı uyuşmazlıklar girmemektedir. Akit devletlerin bu sözleşme ile söz konusu uyuşmazlığın sulh anlaşması ile çözüme kavuşup kavuşmadığı konusunda bir anlaşmazlığa düşmesi halinde, anlaşmazlığın çözümlendiğini iddia eden tarafın bu sulh anlaşması ile iddiasını ispatlayabileceği kabul edilmektedir.
Singapur Arabuluculuk Sözleşmesi uyarınca sözleşmeye taraf olan devlet mahkemeleri icra edilmek amacıyla huzurlarına getirilen sulh anlaşmasının esasına girerek denetim (içerik denetimi) yapamaz. Tıpkı New York Sözleşmesi gibi, Singapur Arabuluculuk Sözleşmesi de mahkemelere yalnızca aşağıdaki hallerin varlığı durumunda sulh anlaşmasının icrasını reddetme yetkisi tanımaktadır:
Yukarıda sayılan durumları iddia eden tarafın ispat etmesi, arabulucu ile ilgili kısımlarda ise arabulucunun ihlalinin yanında bu ihlal olmasaydı tarafın anlaşmayı kabul etmeyeceğini ispat etmesi zorunludur. Böylelikle tarafların kötüniyetli şekilde arabulucunun ihlaline dayanarak sulh anlaşmasının icrasına zeval getirme ihtimali Sözleşme ile ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır.
Tarafların iddiaları dışında icra edilmesi istemiyle huzuruna getirilen sulh anlaşmasını mahkeme, 2 konuyu re’sen gözeterek icra istemini reddedebilir. Bunlar:
olarak sözleşmenin 5. maddesinde sayılmıştır. Bu bakımdan da Singapur Arabuluculuk Sözleşmesi, New York Sözleşmesi ile benzerlik göstermektedir.
Yukarıda anlatılanlara ek olarak Singapur Arabuluculuk Sözleşmesi, akit devletlerin çekince koymasına izin vererek adeta devletlere bir takdir yetkisi tanımıştır. Sözleşmenin 8. Maddesine göre bir akit devlet, Sözleşmenin kendisine veya kurumlarına uygulanmayacağını deklare edebilir, veyahut sulh anlaşmasının taraflarının Sözleşme’nin kendilerine uygulanmasının açıkça kararlaştırılması durumunda uygulanabileceğine dair bir çekince koyabilir. Buna göre hangi ülkelerin Sözleşme’ye çekince koyduğunu takip etmek son derece önemli olup, arabuluculuk sonunda elde edilen sulh anlaşmasının hükümlerini buna göre kaleme almakta fayda vardır. Zira bahsi geçen bu çekinceler uluslararası ticari uyuşmazlıkların arabuluculuk ile çözümü sonrası icraya konulması konusunda yeknesak bir yasal çerçeve oluşturma amacına gölge düşürmektedir.
Sonuç olarak Singapur Arabuluculuk Sözleşmesinin gerekli prosedürlerden geçip ülkemizde yürürlüğe girmesi arabuluculuk sonrası elde edilen sulh anlaşmasının her ki taraf için de bağlayıcı olmasını sağlayarak uluslararası anlamda bir yeknesaklık öngöreceğinden, uluslararası uyuşmazlıkları belli temellere oturtacak ve böylece uluslararası ticareti kolaylaştıracak/teşvik edecektir. Bu şekilde daha ciddi bir kurum haline gelen arabuluculuk yukarıda bahsedilen dezavantajlarının da elimine edilmesi ile yerel mahkeme yargılaması veya tahkime nazaran daha çok tercih edilen bir konuma gelecek ve global ticaret sistemini de oldukça rahatlatacaktır.